Amerika kıtasına ilk ayak basan Avrupalılar 11.yy’da burayı keşfetmiş olan, Kızıl Erik lakablı, Leif Erikson önderliğindeki İzlandalılardır. Ancak 15.yy’da Christopher Colombus’un  (Kolomb) seyahatlerine kadar Amerika, Avrupa için bilinen ve yerleşilmiş bir kıta olmamıştır. Geleneksel olarak Amerika’nın keşfi 1492 yılı olarak kabul edilir. Kolomb’un 12 Ekim 1492’de bugün Bahama Adaları olarak bilinen adalardan birine ayak basması Amerika Birleşik Devletleri’nde halen daha Kolomb Günü (Colombus Day) olarak kutlanmaktadır. Kolomb’un seyahatlerinden sonra kıtanın kuzey ve güney toprakları ve çevresindeki adalar bir kaç yüzyıl içinde hızla keşfedilmiş ve Avrupalılar tarafından ele geçirilmiştir. Amerika’da hali hazırda kurulmuş olan Aztek, İnka ve Maya gibi uygarlıklar ile çeşitli kabileleri oluşturan yerlilerin ise, yaklaşık 15000-16.000 yıl önce yaşanan son buzul çağı sırasında azalan deniz seviyesi ya da buzul kütleleri ile oluşan geçiş noktası ile Bering Boğazı üzerinden yürüyerek buraya geçip, hayatta kalmak için yer arayan avcı-toplayıcı grupların bir uzantısı olduğu düşünülmektedir.

İtalyan tüccar, kaşif, denizci ve haritacı Amerigo Vespucci’nin isminin Latince söylenişi olan Americus Vespucius’tan türetilerek yeni keşfedilen bu kıtaya 16.yy’ın başında verilen isim. Kıtayı keşfeden Vespucci değildir. Ancak ondan “yeni dünya” olarak bahseden ilk kişi büyük ihtimalle odur. Kıtanın onun ismini alması ise tamamen tarihi koşulların ve yanlışların arda arda gelmesi ile ortaya çıkmıştır. Bu konuyla ilgili Türkçedeki en iyi kaynaklardan biri (akademik bir çalışma olmamakla birlikte) Stephan Zweig’ın Amerigo‘sudur.