TDK Terim Sözlükleri

Daha 1932’de Birinci Dil Kurultayı toplandığında, sözlük çalışmalarındaki terim işlerini yürütmek için “Lugat Islahat Kolu” adı altında bir çalışma grubu ayrılmıştı. 1934’deki İkinci Dil Kurultayı’nda, bu grubu ikiye bölerek kendi başına bir “Terim Kolu” kurulmuştu. 1936’daki Üçüncü Dil Kurultayı’nda ise, terim çalışmalarının da derecelendirilmesi gereği görülmüş ve işe 1937’de ayrı ayrı broşürler halinde basılan Matematik, Mekanik, Fizik. Kimya, Biyoloji, Zooloji, Botanik, Astronomi ve Jeoloji terimleri ile başlanmıştı. Yani öyle görülüyor ki öncelik pozitif bilimlere verilmişti. Bu durum sadece bu işlerdeki eğitim faaliyetinin öneminden mi ileri geliyordu? Sanmıyorum. Sebep olasılıkla, bu terimlerin ihtilafsız bir şekilde hızla oluşturulabilecek olmasıydı.  Bunlara 1938’de Kozmografya ve 1941’de Coğrafya terimleri de eklendi. Tabii bunlar hep ilk ve orta dereceli okullarda kullanılacak olan alan terimlerinin belirlenmesi üzerine çalışmalardı. Bunların yüksek öğretimde kullanılacak şekilde hazırlanması için de ayrıca ilgili makamlara istekte bulunulmuştu. 1942’de ise bu alanlara Felsefe ve Gramer Terimleri de dahil edilmiştir. İşte biz felsefecilerin bilerek ya da bilmeyerek kullandığımız pek çok terim de ilk kez bu terim diziniyle gündeme gelmiştir.*

Felsefe ve Gramer Terimleri kitabını sahaflardan satın almıştım. Kütüphanelerde de sahaflarda da bulmak ne yazık ki çok zor. Oysa ki, tarihi bir belge niteliği taşıması açısından TDK’nın internet sitesinde isteyenler için pdf halinde bulunmalıdır. Sadece bu çalışma değil, en azından ilk 20 yıla ait örnekler tıpkı basım olarak satın alınabilmeli ya da daha kolayı pdf olarak TDK’nın sitesinden erişilebilmelidir. Gerçekten sözlükçülük ya da terim gelişimi takibi yapmak ve bu konularda çalışmak isteyen her alandan insanın istediği zaman erişebileceği şeyler olmalı bunlar. Bu neden yapılmıyor, hiç anlamıyorum. Neyse, konumuza geri dönelim.

Temel Bilgiler

Felsefe ve Gramer Terimleri kitabı toplam 318 sayfa uzunlukta ve temel olarak iki bölüm içeriyor. Felsefe Terimleri kısmı ve Gramer Terimleri kısmı. Kitabın sadece Osmanlıca ve Fransızca karşılıklarıyla bir terim listesi olduğunu ve terimlerin anlamlarına ilişkin hiçbir bilgi içermediğini, yani kısaca bir sözlük olmadığını belirteyim. Bizi ilgilendiren Felsefe Terimleri Kısmı ve bu da kitabın kabaca 2/3’ünü kapsıyor. Ancak iki şeye dikkat çekmek gerekli. Birincisi, Felsefe Terimleri dizini, sadece felsefe terimlerini (ahlak, estetik, fizikötesi ve mantık) değil, aynı zamanda eğitimbilim, ruhbilim ve toplumbilim terimlerini de içeriyor. İkincisi, kitabın uzunluğunun sebebi (standart ölçülerde değil de ortalama bir insan elinden küçük bir boyda basılmış olması bir yana), terimlerin önce Türkçe-Osmanlıca-Fransızca sonrasında da Osmanlıca-Türkçe-Fransızca ve Fransızca-Türkçe-Osmanlıca olarak dizinlenmiş olması. Yani aynı liste 3 farklı şekilde basılmış. Böyle bir durum basılı kitaplarda oluyor maalesef. Boşuna ağaç ve emek kaybı… Aslında toplamda geniş geniş yazılmış 90 sayfalık bir listeden bahsediyoruz. Peki toplam terim sayısı nedir, diye soracak olursanız: Benim yaptığım sayıma göre 1643 terim var Felsefe Dizininde. Ancak demin de söylediğim gibi bunların hepsi felsefe terimleri değiller. Kaç tanesinin felsefe terimi olduğunu tam sayısıyla söylemek biraz güç, zira bu felsefeye hangi gözle baktığınıza göre değişebilir, örneğin bazı kavramlar toplumbilim veya ruhbilim (psikoloji) ile ortak görülebilir vs.. Ancak genel bir tarama sonucunda en azından yarısının felsefe terimi olduğunu söylemek sanırım mümkün. Bu da yaklaşık 800 kelime ya da terim eder.

Dizinde en çok hoşuma giden şeylerden biri, terimlere karşılık bulurken mevcut kullanım durumunu da göz önünde bulundurmuş olmaları. Bu ayrımları terimlerin yanına farklı sayılarda “*” işareti koyarak yapmışlar ve en başta bunların ne anlama geldiğini belirtmişler. Şöyle ki:

 (*) : Türkçede henüz uygun bir karşılığı bulunmadığından eski halinde bırakılan terim. [Bunlar ya Osmanlıca’dan gelen ya da Fransızcadan gelen Türkçe transkripsiyonuyla yazılmış kelimeler. Ör: cins, disiplin, hükümet vb.]

 (**) : Türkçe karşılığı olmakla beraber, yaygın olduğu için şimdilik, istiyenlerce, kullanılması caiz görülen yabancı kelime. [Bunlar da Osmanlıca’ya Arapça vb. köklerden gelen kelimeler ile Fransızca kökenli kelimelerin Türkçe yazılmış hallerinden oluşuyor. Ör: Akıl (us), bilgi kuramı (epistemoloji), doktrin (öğreti), cemiyet (topluluk) vb],

 (***) : Uluslararası olduğundan Türkçede karşılanmasına gereklik görülmiyen terim [Ör: hilozoizm (Hylozoisme), Hümanizm (humanisme), idea (idéa), Katarsis (catharsis) vb.]

Böylece yine yaklaşık olarak, Osmanlıcasıyla bırakılan en az 100, yaygın olarak yabancı karşılığıyla kullanılan 250 civarında ve her dilde orijinal haliyle kullanıldığı için öylece bırakıldığı söylenen 80 kadar terim tespit ettim. Bunlar da 400-450 arası aslında tam karşılığı olmayan terim demek oluyor. Yarısı Felsefe Terimi olsa demek ki, listede yer alan 800 adet felsefe teriminden 200 kadarına aslında karşılık bulunmamış oluyor. Geriye Türkçe karşılığı bulunmuş 600 adet kadar terim kalıyor. Ben ne olursa olsun nicelik açısından bile genç bir cumhuriyetin okur-yazar çevresinin bunu başarabilmesinin büyük bir iş olduğunu düşünüyorum. Dahası bu sadece niceliksel bir yaklaşım. Biraz daha içeriğe dönük bir tarama bize aslında bu erken çabanın ne kadar kalıcı olduğunu da gösteriyor.

İçeriğe Bir Bakış

Bazen inanması güç geliyor ancak kaplam, izlenim, imgelem, eytişim, us, özdek, anlık, içkin, aşkın, erek, duyum, çatışkı, görüngü, uzam, saltık, pekin, sağın, vargı, tasım, öz, töz, tin, uylaşım ve daha pek çok bugün Türkçe felsefe literatüründe (tartışmalı ya da tartışmasız) yerleşmiş olan terim en azından 1942’den beri mevcut ve kullanılmakta. İnsanın aklına tabii şu geliyor, peki o günden bugüne ne yapıldı? Bu, ayrı bir yazının konusu olmalı.

Terimlerin genel bir taramasından gözüme ilişen ilginç birkaç şeye daha değineyim. Öncelikle, öyle görünüyor ki, önerilen her tür karşılık yaygın bir kullanıma kavuşmamış, ki bu da çok normal. Bazısı da zamanla kısmen değişikliğe uğramış. Örneğin, ilginç bir şekilde akademi kelimesi karşılığı bilimtay olarak verilmiş ancak açıkça bu kelime tutmamış. Vicdan kelimesi için bulunç karşılığı ya da logos yerine deyi, dogmatik yerine inaksal denilmesi de yaygınlaşmış görünmüyor. Yine, her ne kadar benim derslerde kullandığım Macit Gökberk’in Felsefe Tarihi’nde var ise de iman kelimesi yerine inan karşılığı da yaygın kullanılır bir kelime olmayı başaramamış. Değişen bazı terimler ve karşılıklara örnek olarak ise panteizm verilebilir. Terim dizininde, Türkçe karşılığı olmakla birlikte, yabancı karşılığı da yaygın olarak kullanıldığı belirtilen (**) terimlerden biri olarak yer alıyor. Türkçe karşılığı ise kamutanrıcılık olarak verilmiş. Bugün ise Felsefe Sözlüklerinde ve yaygın kullanımda tümtanrıcılık olarak geçiyor. Öte yandan anlık kelimesi bugün yaygın olarak “anlama yetisi” (İng. understanding, Fr. entendement) karşılığı olarak kullanılıyor olmakla beraber Dizin’de hem bunun hem de zihin (İng. mind, Fr. esprit) kelimesinin karşılığı olarak koyulmuş. Bu durum her ne kadar bazı özel hallerde anlam bakımından geçerli gibi görünebilse de anlık kelimesi asla mind (terim dizininde hiç İngilizce karşılık olmamakla birlikte bu terimde İngilizcesini de yazmışlar yanına nedense) karşılığı kullanılmıyor. Bu, olasılıkla örneğin Locke’un Deneme’sini Fransızca çevirisinden okuyan ve çeviride cümlenin gidişine göre yer yer esprit ile entendement kelimelerinin karşılıklı kullandığına tanık olmuş birilerinin önerisi olabilir. Yine örneğin, sonraki sözlüklerde de yer alıyor olmakla birlikte a priori ve a posteriori kelimeleri karşılığı olarak verilmiş önsel ve sonsal karşılıkları da benim görüşüme göre yeterince yaygınlaşmamış kısmi kullanımı olan önerilerdir. Bu konuda örnekler çoğaltılabilir. Yine irade ve kanun gibi kelimeler henüz bir karşılık bulunmamış terimler (*) olarak işaret edilmişler. Bugün ise istenç (kimilerine göre tartışmalı olmakla birlikte) ve yasa kelimeleri ile karşılanıyorlar.

Son olarak, ilginç geldiği için estetik kelimesine de değinmek istiyorum. Bu kelime de nedense, “Uluslararası olduğundan Türkçede karşılanmasına gereklik görülmiyen terim” (***) olarak değil de “Türkçede henüz uygun bir karşılığı bulunmadığından eski halinde bırakılan terim” (*) olarak işaretlenmiş. Yani sanki bir karşılık bulunması gerekirmiş gibi bir izlenim yaratılmış. Oysa ne o zamanki ne de sonraki sözlüklerde asla karşılık verilmemiş ve olduğu gibi bırakılmış evrensel bir felsefe terimi olarak kalmıştır bu kelime.

Sonuçta…

Türkçe felsefe terimlerinin gelişimini gösteren detaylı bir çalışma mutlaka yapılmalı ve bu belirli aralıklarla da yenilenmelidir. Türkiye’de felsefe tarihinin oluşumu ve gelişimi, eğer özgün bir felsefe dünyası yaratılmak isteniyorsa mutlaka ele alınması gereken bir alandır. Felsefi Online Muhtasar Sözlük, her sözlük girdisi içinde varsa ve ayrıca belirtilmeye ihtiyaç duyuyorsa, TDK 1942 Felsefe ve Gramer Terimleri baskısındaki karşılıkları da belirtecektir.

 

 *Giriş kısmında yer alan bilgiler 1942 TDK Felsefe ve Gramer Terimleri kitabının önsözünden kısaltıldı.